29 Kasım 2013 Cuma

Antik Dönemde Altın Nasıl Üretildi


Altını saflaştırmak... Mısırlılar, bundan tam 3.000 yıl önce altını saflaştırmayı ve işlemeyi biliyorlardı. Ara-dan geçen onca zamana ve gelişen tekniklere karşın, bu alandaki temel işlemlerde çok büyük değişiklikler olmadı. İşte altını saflaştırmanın bu geçmişten gelen 4 ana yöntemi... Cilalama (parlatma) : Madenden çıkarılan materyal, özel bir kap içinde, tazyikli su ile yıkanıyor. Diğer minerallerden ve topraktan oluşan kirlilik suyla birlikte akıp gidiyor. Geriye saf altın kalıyor. Siyanürleme: Madenden çıkarılan mineral, siyanür alkalin ile karıştırılıyor. Ortaya karmaşık bir madde çıkıyor. Daha sonra birtakım özel tekniklerle bu karışımdan altın çekilip alınıyor. Karışım yöntemi: Madenden çıkarılan mineral ince ince parçalanıyor ve daha sonra cıva ile karıştırılıyor. Daha sonra bu karışım, ikinci bir işlem olarak damıtılıyor ve altın elde ediliyor. Arıtma yöntemi: Madenden çıkarılan mineral, ya sülfürik asit ya nitrik asit ya da klor ile arıtılıyor ve ayrışmanın sonunda altın elde ediliyor.

Altının mistik özeliklerine ilişkin inançlar, eski uygarlıkların kültüründe önemli bir yere sahipti. Örneğin İnkalar, altının "Güneş'in teri" olduğunu düşünüyorlardı ve altından yaptıkları değerli nesneleri güneş tanrısına armağan ediyorlardı. Eski Mısırlılar, altının tahrip olmayan gücüne hayrandılar. Bunun için, başka bir hayata doğru yolculuğa çıktıklarına inandıkları ölülerini, altın kaplama sarkofajlarla koruma altına alıyorlardı. Her dokunduğu nesneyi altına çeviren Midas'tan, altın yumurtlayan tavuğa, tüm çocukluğumuz altın üzerine kurulu öykülerin bombardımanıyla geçti. Kuşkusuz bunların çoğu bir efsane... Ama, aralarında gerçek payı olanların sayısı da az değil. Örneğin, Yunan mitolojisine göre tanrı Dionysos, Frigya kralı Midas'a dokunduğu her şeyi (buna ayaklarıyla dokunduğu şeyler de dahildi), altına dönüştürme gücü vermişti. Bugün bilimsel çalışmalar bu efsaneyi açıklayabiliyor. Midas'ın kralığının hayat kaynağı, bölgedeki Sardes Nehri'ydi. Bu su yatağının Antikçağ'da altın madeniyle dolu zengin alüvyonlar içerdiği artık biliniyor. Kuşkusuz, Kral Midas bu nehirde dolaşırken ayaklarının dibindeki altın tortuları ortalığı parıldatıyordu. 

Lydıalı'lar Bozdağ (Tmolos) üzerindeki altın madenlerini keşfettiler. Antik Çağda "Kroisos kadar zengin" sözü bir deyim oldu. Günümüzde de bu deyim kullanılmaktadır. "Karun kadar zengin". Bozdağ'dan elde edilen safran parfümü Lydia dışına satılırdı. Lydialılar koyun, keçi ve atlar beslediler. Bu atlara dayalı uzun mızraklı süvarileri ile tüm eski dünyaya dehşet saçtılar.Lydialılar,süvarilikleriyle ünlüydüler.Lydia'nın uygarlık tarihine en büyük katkısı, Paktolos Çayından çıkardıkları beyaz altınla ilk madeni parayı basmalarıdır. (VII.yy.)Koyun yünlerinin boyanmasını ilk kez Sardeisli'ler bulmuştur. (Pilinius). Sardis dokumaları Sappho'nun şiirlerine girecek kadar ünlenmişti. Sardis mor renkli yatak örtüleri ve kırmızı renkli battaniyeleriyle tanınırdı. İlk dükkan sahibi olanlar, gazinoların ve genelevlerin sahibi olan ilk insanlar Lydialı'lardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder